‘Engelliler yapamaz fikrinden vazgeçilmeli’

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi tarafından Ankara’da 17 Ekim’de düzenlenen, “Engelsiz yeni yaşamı kadınlar inşa ediyor” çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya engelli kadınlar, engelli bakımı yapan ve bu alanda çalışma yürüten kadınlar katıldı. Engelli olmanın yanı sıra engelli kadın olma, engelli çocukların bakımlarının kadınlara yüklenmesi, eğitim, sağlık ve çalışma yaşamının da yaşanan zorlukların anlatıldığı çalıştayda, kadınlar kendi hikayelerini ve nasıl mücadele ettiklerini paylaştı.

ERİŞİLEBİLİR DÜNYA

Görme engelli Şule Çepin İçli, yaşadıkları en büyük sorununun yaklaşım sorunu olduğunu belirterek, sorunların hak temelli bir yaklaşım ile çözüleceğini söyledi. Toplum içerisinde karşılaştıkları “ötekileştirici” tutumun kendilerini yalnızlaştırdığını belirten İçli, “Her dakika yardım muhtaç kişiler olarak kalıyoruz. Erişebilir bir dünyada yaşamak istiyoruz. Mesela kitaplara erişim, bilgiye erişim, bir slaytta seslendirme ve işaret dilinin olması bile çok önemli. Bunların olması gerekiyor” dedi.

‘YAŞAMA KATILMALIYIZ’

Engellilere bakış açısının değişmesi için toplum merkezleri olduğunu hatırlatan İçli, “Burada kadınlar ve engelliler olarak insanlara bir bakış açısı kazandırıyoruz. Bu tür yerlere çok fazla ihtiyaç var. Engellilerle sadece toplantıdan toplantıya buluşmak yetmez, bizlerin yaşamın içinde kalmamız gerekiyor, yaşama katılmamız gerekiyor” diye konuştu.

ÇALIŞTAY ÖNEMLİ BİR ADIM

HDP tarafından düzenlenen çalıştayın önemli bir adım olduğunu ancak devamlılığının gelmesi gerektiğinin altını çizen İçli, “Ev ziyaretleri, başka etkinlikler gibi buluşmalarla birlikte devamı getirilmeli aksi takdirde anlam ifade etmez. Burada önce çocukları engeli olan kadınlar, daha sonra da engelli kadınlar konuşuldu. Engelli kadınlar hem engellerinden dolayı hem de cinsiyet eşitsizliklerinden dolayı çoklu ayrımcılığa maruz kalıyor. Hele ki engelli kadın bir mülteci ise çok zor” şeklinde konuştu.

‘SADECE ANNESİ DEĞİLİM’

Hacettepe Üniversitesi Antropoloji bölümüne kazanan Otizm Sendromlu Nazım Özgün’ün annesi gazeteci ve aktivist İrem Afşin, oğluna 3 yaşında tanı konulduğunu anlattı. Yaklaşık 17 yıldır Otizm ile beraber yaşadıklarını dile getiren Afşin, “öteki” olmak ile “öteki annesi” olmanın arasında ince bir çizgi olduğunu vurguladı. Afşin, “Çocuğunuzun sadece annesi değil, yeri geldiğinde avukatı, öğretmeni oluyorsunuz.  Bu da beraberinde büyük bir sorumluluk getiriyor” dedi.

KAYNAŞTIRMA SİSTEMİ VURGUSU

Otizmli çocukların okullara alınması konusunda ciddi sıkıntılar yaşadıklarını vurgulayan Afşin, şöyle devam etti: “Nazım’ın 13 yıl önce ilkokula başlarken yaşadığı sorunlar hala yaşanmaya devam ediyor. Mesela çocuklarımızın diğer öğrencilerle aynı okulda okuyabileceğini belgeleyen ‘Kaynaştırma Raporu’ alıyoruz. Kaynaştırma Sistemi içinde bizim çocuklarımıza rehberlik edebilecek, o sisteme entegre olabilmelerini sağlayabilecek bir ‘Gölge Öğretmen’ sistemi de var. Fakat uygulamada çeşitli sıkıntılar yaşıyoruz. Kaynaştırmanın ne olduğu öğretmenler tarafından bilinmediği için Otistik öğrencilerin sıkıntıları çoğunlukla aşılamıyor. Kaynaştırma eğitimini öğretmenlere veremediğimiz ve gölge öğretmen uygulamasını hayata geçiremediğimiz için çocuklarımız çoğunlukla en arka sıraya atılmış, ‘Öğrense de olur, öğrenmese de olur’ noktasında kalan Otistik öğrenciler görüyoruz.”

Otizmli çocukların okullarına devam edebilmeleri için ailelerin sistemi zorlaması gerektiğinin altını çizen Afşin, öğretmenlerin zorunlu olarak eğitim alması gerektiğini belirtti.

‘OKULLAR KABUL ETMEDİ’

Oğlu Nazım’ın 8 ana okuldan kovulduğunu ve 8 ilkokula kabul edilmediğini kaydeden Afşin, şunları söyledi: “Daha sonra ‘Bana Otizm’in ne olduğunu anlatırsanız ben Nazım’ı okutabilirim’ diyen 25 yıllık bir ilkokul öğretmenimiz oldu. Nazım onun sayesinde okula gidebildi, okulu sevdi.” Bundan 9 yıl önce sosyal medyada “Nazım’a Bir Okul Gerek” adlı bir kampanya başlattıklarını hatırlatan Afşin, bu kampanya ile birlikte Türkiye’deki Otizmli çocukların, okullara kabul edilmeme probleminin gündeme getirildiğini ifade etti. Afşin, “Bu kampanyanın üzerinden 9 yıl geçti fakat hala aynı sorunlar yaşanıyor” diye belirtti.

NAZIM ARTIK ÜNİVERSİTELİ

Nazım’ın üniversite hazırlık sürecinde öğretmenlerinden çok büyük destekler aldığını, birçok öğretmeninin ona özgüven duygusu aşıladığını belirten Afşin, oğlunun bu yıl Hacettepe Üniversitesi, Antropoloji Bölümü’nü kazandığını ve üniversitedeki akademisyenlerin ona destek verdiğini söyledi. Afşin, “Oğlumun ilk defa çok çalışarak geldiği bir yerde kabul edildiğini gördüm. Bu ikimiz için de kıymetli bir süreç” diye konuştu.

EĞİTİMDE AYRIMCILIK  

Başka Nazımların okuyabilmesi için çok küçük yaştan itibaren eğitim sisteminde yaşanan ayrımcılık sorununun bir an önce çözülmesi gerektiğini dile getiren Afşin, şunları belirtti: “Otistikler dünyanın her yerinde son derecede başarılı, meslek sahibi olabilen, aile kurabilen insanlar. ‘O yapamaz, o beceremez’ fikirlerinden vazgeçmemiz gerekiyor. Otizm farkındalığını kazanmamız gerekiyor.”

Son yıllarda oğlunun durumuna dair kendisine “Nazım artık çok iyi durumda, neden hala Otizm hakkında çalışıyorsun?” şeklinde sorular geldiğini anlatan Afşin, “O hayat boyu Otizmli olacak, ben de hayat boyu bir Otizmli annesi olacağım” dedi.

MERDİVEN ALTINDA EĞİTİM

Hafif zihinsel engelli 38 yaşında bir oğlu olan ve engellilerin çok fazla sorunu olduğunu belirten Saliha Işıl da 38 yıldır eşiyle beraber bu sorunlarla baş etmeye çalıştığını ifade etti. Işıl, oğlunun eğitim sürecinde çok zorlandıklarını dile getirerek, Ankara’da Milli Eğitim’e bağlı bir okula kayıt ettiklerini ve engelli öğrencilerin bazı okullarda en izve köşelerde, tuvalet boşluklarında, merdiven altlarında eğitim aldıklarını kaydetti. Bu süreçte büyük irade gösterdiklerini aktaran Işıl “Müthiş bir mücadele verdik ve çocuğumuz 8 yaşında okuma yazmayı öğrendi” dedi.

EN BÜYÜK PROBLEM İŞSİZLİK

Engellilerin iş bulma sorununa değinen Işıl, şunları anlattı: “En büyük sorun işsizlik, örneğin bir iş yerinde engelli kontenjanı zorundalığı var. Fakat işverenler bedensel engellileri tercih ediyor. Devletin burada özendirici kurallar koyması gerekiyor. Örneğin 3 engelli personel alacaksan 1’i zihinsel engelli olmalı.” Oğlunun büyük çabalarla devlet memuru olduğunu aktaran Işıl, sözlerini şöyle tamamladı: “Benim oğlum 18 yıl devlet memurluğu yaptı. Şehir hastanesine geçti hizmetli kadrosunda çalıştı, paspas yaptı, asansör sildi, malzeme taşıdı, hasta götürdü, getirdi. Dolayısıyla bu işleri benim çocuğum gibi yapabilecek kapasitede olan zihinsel engelliler var. Bu çocuklara biraz el uzatılırsa her şeyi yapabilirler.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner78

banner79