“Türkiye’de çocuk bakım izinleri kadın ve erkek arasında eşit değil”
“Bakım izni kullanan ebeveyne eski işine dönmesi garanti edilmeli”
“Ev işleri, çocuk, engelli ve yaşlı bakım yükü kadınların omuzunda”
Oxford Universitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kadriye Bakırcı, Türkiye’de doğum ve ebeveyn izinleri ve ebeveyn haklarına ilişkin yürürlükteki yasal düzenlemeleri bianet'e yorumladı.
Bakırcı, mevcut uygulamaların kadınları ev içi yüklerle baş başa bıraktığını, bu durumun hem istihdam hem de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini söyledi.
Bu yıl ilan edilen “Aile Yılı” kapsamında yeniden gündeme gelen çocuk bakım izni politikalarına dair konuşan Bakırcı, doğumun ardından gelen bakım yükünün kadının sırtına bırakılmasının, kadınların çalışma yaşamından dışlanmasına ve kadın yoksulluğuna neden olduğunu belirtti.
“Kadınlar izin kullanıyor, işten uzaklaşıyor, gelir kaybediyor”
Prof. Dr. Bakırcı, Türkiye’de çocuk bakım izinlerinin kadın ve erkek çalışanlar açısından eşit olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:
“Kadınlar doğum öncesi ve sonrası toplam 16 haftalık izin kullanabiliyor. Eşi doğum yapan erkeklere ise yalnızca 5 gün ücretli izin veriliyor. Babalık izninin, Avrupa Birliği standartlarına göre en az 10 gün olması gerekiyor.”
Kadın çalışanların, doğumun ardından üç farklı yasal izinden yararlanabildiğini belirten Bakırcı, bu seçenekleri şöyle sıraladı:
1. Altı aya kadar ücretsiz izin (isteğe bağlı),
2. Haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin (isteğe bağlı; birinci doğumda 60, ikinci doğumda 120, sonraki doğumlarda 180 gün),
3. Çocuğun ilköğretim yaşına kadar kısmi süreli çalışma talebi.
Bakırcı, bu üçüncü seçeneğin erkek çalışanlar için de geçerli olduğunu, dolayısıyla babaların da doğum sonrası kısmi süreli çalışma hakkına sahip olduğunu, ancak ücretsiz izinlerin yalnızca kadınlara tanınarak ayrımcılık yapıldığını hatırlattı. Ayrıca evlat edinme durumunda da benzer izin haklarının mevcut olduğunu ekledi.
“Çocuk bakımı sosyal bir yükümlülük, ebeveynler ve devlet arasında paylaşılmalı”
Çocuk bakım izni politikalarının kadınların istihdamda kalmalarını güçleştirdiğini vurgulayan Bakırcı, bunun ise eşitsizlikleri daha da derinleştirdiğini söyledi:
“Ev işlerinin ve çocuk bakımının kadınların omuzlarına bırakılması, kadınların işe alınmamasına, işten çıkarılmalara ya da işten ayrılmalara neden oluyor.”
AB’nin bu konudaki yaklaşımının daha eşitlikçi olduğunu belirten Bakırcı, AB’de çocuk bakım izninin ebeveyn izni olarak düzenlendiğini, AB’nin ebeveyn iznini transfer edilemeyen biçimde kadın ve erkek arasında paylaştırmayı öngördüğünü söyledi. Bu sayede sadece kadınların değil, babaların da çocuk bakımında aktif sorumluluk almasının sağlandığını dile getirdi.
“Kamu ve işverenler, kreş ve yuva hizmetleri yükümlülüğünü yerine getirmelidir”
Prof. Dr. Bakırcı’ya göre çocuk bakım yükümlülüğü sadece ebeveynlerin değil, aynı zamanda kamunın ve işverenlerin de yükümlülüğüdür. Bu noktada devlet, yerel yönetimler ve işverenler hukuksal yükümlülüklerini yerine getirmelidir:
“Çocuk bakım hizmetlerinin toplumsal bir yükümlülük olarak görülmesi gerekir. Kreşler, yuvalar ve destek hizmetleri bu nedenle hayati. Aksi takdirde kadınlar, istihdamdan uzak kalıyor.”
“İzin kullanan ebeveynin eski işine dönmesi güvence altına alınmalı”
Kadınların izinden döndüklerinde işlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını belirten Bakırcı, iş güvencesinin sağlanmasının önemli olduğunu belirtti. İzin kullanan ebeveynin önceki pozisyonuna geri dönebilmesinin garanti altına alınması gerektiğini vurguladı.
“İsveç ve Fransa örnek alınmalı”
Avrupa'daki iyi örneklere de değinen Bakırcı, özellikle İsveç ve Fransa'da uygulanan ebeveyn izni sistemlerinin hem kadınların istihdamda kalmasını hem de doğum oranlarının düşmemesini sağladığını söyledi:
“Bu ülkelerde erkeklerin ebeveyn izni kullanması yaygınlaştırılmış durumda. Bu sayede yük paylaşımı daha adil, istihdam oranı daha yüksek.”
“Türkiye, AB ile uyumlu bir mevzuat geliştiremedi”
Bakırcı, Türkiye’de bugüne kadar hazırlanan ebeveyn izni taslaklarının ya kadük kaldığını ya da sınırlı şekilde yasalaştığını hatırlatarak, AB ile tam uyumun hâlâ sağlanamadığını ifade etti. Özellikle Güldal Akşit ve Fatma Şahin döneminde hazırlanan çalışmaların Meclis'e taşınamadığını ya da önerilerin çok sınırlı biçimde yasaya girdiğini belirtti.
“Çocuklu kadınlar istihdamda erkeklerin çok gerisinde”
TÜİK verilerine atıfta bulunan Bakırcı, 3 yaş altı çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının sadece %27,1 olduğunu, erkeklerin ise %90,1 ile kadınların üç katından fazla istihdam edildiğini kaydetti.
Dünya Ekonomik Forumu’nun yayımladığı Küresel Cinsiyet Uçurumu 2025 Raporu’na göre Türkiye, 148 ülke arasında 135. sıraya gerilemiş durumda.
“Anayasa’nın eşitlik, çalışma hak ve özgürlüğü ilkeleri ihlal ediliyor”
Prof. Dr. Kadriye Bakırcı, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı:
“Kadınların düşük istihdam oranı, kadınların temel haklarının ihlalidir. Mevcut durum, hem Türkiye’nin uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini hem de Anayasa’nın 10, 48 ve 49. maddelerini ihlal etmektedir.”