2005 yılında yürürlüğe giren Engelliler Hakkında Kanun, engelli bireylerin toplumda tam ve etkin bir şekilde yer almasını sağlamak amacıyla çeşitli hak ve destek mekanizmaları öngörmektedir. Ancak evde bakım uygulamaları kapsamında sunulan desteklerin, özellikle engelliye bakım hizmeti veren aile bireyinin sosyal güvencesizliği nedeniyle ciddi tartışmalara yol açtığı görülmektedir.
2024 yılı Ekim aylı itibariyle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının istatistiki verilerine göre Bakanlığa bağlı 106 Engelli ve Rehabilitasyon merkezi, 317 Özel Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi,137 Gündüzlü Engelli bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, 145 te umut evi hizmet ermektedir.
Resmi bakım ve rehabilitasyon merkezlerinden hizmet alan engelli birey sayısı 2002 yılında 1.843 iken bu sayı 2021 yılı Temmuz ayı itibarıyla 7.772’ye ulaşmıştır. Evde bakım yardımından yararlanan kişi sayısı 2007 yılında 28.583 iken 2024 Ekim ayı itibariyle evde bakım hizmeti veren bakıcı sayısı 546.642’dir.
Kimler Evde Bakım Yardımı Alabilir?
Evde bakım yardımı alabilmek için engellilik sınıflandırmasına göre belirli kriterleri sağlamak gerekir.
· Tam bağımlı engelli bireyler için “Çok ileri düzeyde ÖGV” veya “Belirgin ÖGV” veya “Özel Koşul Gereksinimi Var (ÖKGV)” ibareli raporlardan herhangi birisine sahip olmak.
· Engelli bireyin günlük hayatın tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi ve başkasının yardımı olmadan hayatını sürdürememesi şarttır.
· Ayrıca, evde bakım heyeti tarafından bakıma ihtiyacı olduğu tespit edilmelidir.
Gelir Şartı:
Evde bakım yardımından yararlanabilmek için hanedeki kişi başına düşen ortalama aylık gelirin belirli bir sınırın altında olması gerekir.
Bu sınır, asgari ücretin net tutarının 2/3'üdür.
Yani hane içinde kişi başına düşen aylık gelir, bu sınırın üzerindeyse evde bakım yardımı yapılamaz.
Yukarıdaki şartları sağlayan bakıcılar için Aile Bakanlığı tarafından 2025 senesi için aylık 10.125 TL ödeme yapmaktadır.
Evde Bakım Yardımı Mı, Maaşı Mı?
Bu noktada temel mesele, evde bakım hizmeti sunan kişilerin hukuki statüsüdür. Resmi rehabilitasyon merkezlerinde çalışan bakım personeli, iş kanununa tabi olarak sigortalı çalışırken, evde bakım hizmeti veren bireylerin herhangi bir iş güvencesi ya da sosyal hakları bulunmamaktadır.
Türkiye’de sosyal devlet anlayışının temel ilkelerinden biri, sosyal riskleri minimize etmek ve vatandaşlarına ekonomik güvence sunmaktır. Anayasa’nın 10. maddesinde yapılan 2010 değişikliği ile engelli bireylere yönelik pozitif ayrımcılık anayasal bir hüküm haline gelmiş olsa da, bakım hizmeti verenlerin hakları konusunda benzer bir ilerleme kaydedilmemiştir.
Evde bakım hizmeti sunan kişiler, 26.05.2023 tarihli Evde Bakım Yönetmeliği’ne göre çeşitli bakım ve destek hizmetleri sağlamakla yükümlüdür. Bunlar arasında kişisel bakım, psiko-sosyal destek ve rehabilitasyon yardımları yer almaktadır. Ancak yönetmelik, bu kişilerin sosyal güvenlik kapsamına alınmasını zorunlu kılmamaktadır. Bu durum, devletin bir yandan engelli bireylerin bakımını teşvik ederken diğer yandan bakım hizmeti sunan bireyleri güvencesiz bırakması anlamına gelmektedir.
Aslında Sosyal Devlet İlkesi kapsamında Devletin pozitif yükümlülüğü dahilinde olan bir husus aile bireylerine –ki genelde kadınlar- devredilmekte, bunun tüm sorumluluğu aile bireylerinin üzerinde kalmaktadır. Bu noktada sorumluluğun denkleştirilerek, aslında sorumluğu kendi üzerine alan bakıcı aile bireylerinin resmi rehabilitasyon merkezlerindeki bakıcılardan hiçbir farkı bulunmamaktadır. Aslında her ikisi de engelli bakımını yapmakta olup, kağıt üzerinden resmi merkezlerde çalışanlarının işçi olarak görünmesi, diğerlerinin yardım alan birey olarak görülmesi sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmaz. Dolayısıyla bakım yapan bireyse sağlanan aslında bir yardım değil, bir maaştır. Bunun isminin ne olduğunun önemi yoktur. Düzenli olarak ödenen ve bir işin ifası karşılında yapılan bir ödeme söz konusu olduğundan söz konusu tutarın sigorta primine tabi bir kazanç olduğunu düşünmekteyim. Şu halde bakım hizmetini üstlenen aile bireyinin de “bakım hizmetleri kapsamında” en azından yaşlılık ve sağlık sigortasından yararlandırılması yerinde olacaktır.
Uluslararası Örnekler: Almanya, Fransa, Hollanda ve İngiltere
Evde bakım hizmetlerinin daha adil ve sürdürülebilir olması açısından Avrupa’daki modeller önemli bir referans noktası sunmaktadır:
Almanya: 1995 yılında yürürlüğe giren Zorunlu Bakım Sigortası (Pflegeversicherung) sayesinde evde bakım hizmetleri sigorta kapsamına alınmıştır. Aile üyeleri tarafından bakım sağlandığında, bakım sigortası nakdi destek sunmakta ve bakıcılar emeklilik ve kaza sigortası gibi sosyal güvence haklarından yararlanmaktadır.
Fransa: Evde bakım hizmetleri sosyal sigorta ve yerel yönetimler tarafından organize edilmektedir. Ancak Almanya kadar kapsamlı bir bakım sigortası bulunmamaktadır. Bakıcılar sosyal yardımlar üzerinden desteklenmektedir.
Hollanda: Evde bakım hizmetleri bakım sigortası kapsamında yer almakta ve devlet tarafından finanse edilmektedir. Bakım ihtiyacına göre bireylere çeşitli seviyelerde destek sağlanmaktadır.
İngiltere: Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) ve yerel yönetimler, evde bakım hizmetlerini organize etmektedir. Aile üyeleri bakım verdiğinde belirli ölçüde destek alabilmekte, ancak Almanya ve Hollanda kadar gelişmiş bir bakım sigortası bulunmamaktadır.
Bu modeller incelendiğinde, Türkiye’de evde bakım sigortası oluşturulmasının hem bakım ihtiyacı olan bireyler hem de bakım verenler için daha sürdürülebilir bir çözüm olacağı görülmektedir.
Güvencesizlik Sorunu: Sigortasız Bakıcılar ve Emeklilik Hakkı
Evde bakım hizmeti veren kişilerin büyük bir çoğunluğu kadınlardan oluşmaktadır. Devletin bu bireylere sunduğu ücret, kurum bakımına kıyasla oldukça düşük maliyetli bir çözüm olsa da, bakıcıların sigortasız olması, uzun vadede sosyal güvenlik sistemi açısından ciddi bir soruna yol açmaktadır. Bu kişiler, yıllarca ağır fiziksel ve psikolojik yük altında çalışmakta ancak emeklilik hakkından mahrum bırakılmaktadır. Oysa ki sosyal hizmetlerde kar-zarar hesabı gözetilerek politika oluşturulamaz.
Aile ortamında engellilere bakım sağlamak, yalnızca ekonomik bir destek mekanizması olarak değerlendirilmemeli, aynı zamanda bir sosyal hizmet olarak kabul edilmelidir. Türkiye’de istihdamı artırmak amacıyla uygulanan teşvik politikaları göz önünde bulundurulduğunda, bu alanda çalışan kişilerin sigorta kapsamına alınması devlet için büyük bir yük oluşturmayacaktır. Aksine, uzun vadede sosyal güvenlik sistemine daha fazla prim ödeyicinin dahil edilmesi sağlanarak, sistemin sürdürülebilirliği güçlendirilebilir.
Çözüm Önerileri ve Politikalar
Evde bakım hizmetlerinde sosyal güvenlik açığını kapatmak için birkaç temel adım atılabilir:
1- Evde bakım hizmeti veren kişilerin zorunlu sigorta kapsamına alınması ve belirli bir prim desteğiyle emeklilik hakkı kazanmaları sağlanmalıdır.
2- Evde bakım hizmeti sunan kişiler için belirli bir iş statüsü oluşturulmalı ve çalışma koşulları net bir şekilde düzenlenmelidir.
3- Devlet, evde bakım hizmeti veren kişilere yönelik sigorta primlerinde teşvik sağlayarak sosyal güvenceye erişimi kolaylaştırabilir.
4- Evde bakım uygulamalarının etkinliğinin artırılması ve istismarın önlenmesi için daha güçlü bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır.
Türkiye’de sosyal devlet ilkelerinin gereği olarak engelli bireylerin yaşam standartlarını yükseltmek amacıyla çeşitli politikalar geliştirilmektedir. Ancak, bu politikaların yalnızca engelli bireyler için değil, onlara bakım hizmeti sunan bireyler için de eşit ve adil olması gerekmektedir. Şu halde engelli bireylere bakan ait üyelerinin sosyal güvencesinin sağlanması Anayasada düzenlenen sosyal devlet ilkesinin gereğidir.