İyi niyetli arkadaşlar bana sık sık "biz sizi engelli görmüyoruz"  

diyorlar. İyi niyetlerine inanıyor, teşekkür ediyorum ancak sözlerinin bendeki anlamı çok anlamsız.
Niye mi?
İnsanlar beni sağlıklı, güzel görebilir. Bu maalesef "sağlamcı bakışlı" dünya için bir avantaj. Ancak güzel de olsanız engelli olunca iş değişiyor, sonuçta dezavantajlı bireysiniz.
Yazın yanımdan geçen, biri farklı cinsel tercihi olduğu belli olan 2 gençten, gay olanı sesli şekilde " Ayy baksana ne güzel bir abla. Ama...ne yazık" dedi ve geçti. Döndüm baktım arkalarından. Şahsıma üzüleceğime gence üzüldüm. Öyle yakışıklı ve güzeldiki. Homoseksüellik nedeniyle mutlaka ötekileştirme, ayrımcılık yaşıyordu. Yani O da farklı bir bireydi. Bazılarının sağlam insana normalliği yakıştırırken farkında olmadan bize anormal dediği gibi, bu genç de severken incitici olmuştu.
Toplumun ötekileştirici bakışını, tavrını en az bir kez yaşamıştır. Ne yapayım şimdi ben de" vah yavrum ne yakışıklı ama maalesef gay ." mi deseydim? İşte farkındalığın farkına varamamış dezavantajlı gruptan bir gencin tavrı böyleyse engelli birey ne yapsın?
Çocukken ve ergenken de gürbüz, gösterişli bir çocuktum. Bunu o yaşlarda bırakın söylemek düşünmek bile ayıp, öğünmeye girerdi.Yaş 50'yi geçince, çok kolay olmayan şeyler yaşanınca insan artık utanmıyor o kızı anlatmaya.
Neyse o yaşlarda sık gittiğimiz doktorların çoğu " hasta kim?" derdi? Durumuma inanmak güçtü anlayacağınız. Sonra mı? 22 yaşında çok başarılı bir üniversite hayatını fakülte 2. si olarak bitirmişken birkaç ay sonra beni 6 ay yatağa bağlayacak bir sınavdan geçtim. Nekahat devresi de tabiki uzun sürdü. Artık bazı şeylere "aman ne olur ki?" deyip 15 dakika dikkat etmezsem peşine en az üç gün yatıyordum.
Gürbüz, çok yönlü, heyecanlı, aktif, duygusal kızın bu halini sadece ailesi ve akrabaları biliyordu.O fizik tedaviye gitmeden önce belindeki saçlarını bigudi ile sarıyor, makyajını yaparak yola çıkıyordu. Tedavi esnasında bekleme odasındakiler merakla, acıyarak bakıyor, oysa O da onlara acıyor ve aldırmıyor, kitabını okuyordu. İyileştiğinde O'nu dışarıda görenler artık gizli bir engelli olduğunu bilmiyordu. Şimdi çok iyi hatırlıyorum o zamanki Tülin'in rüyalarında sandalye kullanan son halini gördüğünü.
Üşütmeyecekti, sinirlenmeyecekti, üzülmeyecekti, bazı hareketleri yapmayacak, bedenini zorlamayacaktı. O'nu o yılların deyimiyle sakat görmeyenler nazlı, mızmız, canı az sanıyordu. Cesaret etti, evlendi. Tanıştırıldığı gün durumunu hemen eşine anlattı. İnsanlardan, hayattan O'nu nazlı sanmasınlar diye bazı şeylerde kısıtlı olduğu için hep af diledi. O sıralarda   bilsayar kursuna giden ve bilgisayarı olmayan kızın bilgisayar pratiğine yardım eden arkadaşı ağır engelli, çift taraflı tam bacak ortezli Kadir, karlı birgünde "hadi evde sıkılma çık, pastaneye gidelim" dedi.
Kız ne diyeceğini şaşırdı ve "Kadir yol uzun üşütürüm düşerim nasıl geleyim?" derken çok da utandı. Çünkü Kadir koltuk değnekleri ve bacak boyu ortezleriyle gidebilecekti. Kimsenin koluna girmeden çıktı yola, pastanede buluştular ve hiç bişey olmadı o gün.Tülin kendini öğrendi.
Daha sonra yakın arkadaş oldular. Kadir adeta pire gibiydi. Tülin'in 
asansörü olmayan 4. kattaki evini ziyaret etmek istediğinde yine birşey diyemedi kız. Kadir kararlı bir şekilde ziyaretini yaptı. Tülin biraz daha Kadir'i öğrendi.
Sonraları ofiste çalışırlarken Kadir'i üniversiteden, sakatlar derneğinden arkadaşları ziyaret ediyordu. Gırgır, şamata, sosyalleşme gırla gidiyordu.  Tülin dışarıya alıştı.
Kadir yere birşey düşse Tülin'den önce fırlıyor, "sen eğilme" diyordu. Kız O'na kıyamıyordu, Kadir de O'na. Tülin ağır bir engellinin O'nun daha hasta olmaması için fedakarlığına hayret ediyordu.Bir de O'na kendisini anlatıp, özür dilemesi gerekmiyordu. Birgün yaşgününde Kadir'e sürpriz pasta yapıp götürdü. Kadir hayatında ilk defa pastayla yaşgününün kutladığını söylediğinde Tülin nasıl şaşkın duygular yaşadı bir bilseniz. O'nunla değerli anılar biriktirdi, onurlu insan olmanın erdemini birlikte yaşadı.
Kızın güzel olduğunu hep söylüyorlardı, gösterişliydi, sakat görünmüyordu. 6 aylık ağır süreçte ilk zamanlar sık gelen ziyaretçilerin , sonra sadece telefon ettiklerini, neden gelmediklerini sorduğunda ise hep "seni böyle görmeye dayanamıyoruz" dediklerini duyuyordu. Güzel, başarılı, çalışkan, hasta Tülin'e eş dost üzülüyorlardı. Tülin 23 yaşında insanlara hastaya gitmenin sevgi, acı, kaçışla karışık duygu kokteylini tattırdığını anladı, deneyimledi, yalnızlığı öğrendi. İnsanların O giderse, misafir ağırlayabilirse hayatında olacaklarını çok erken yaşta öğrendi. Bu durum çok tekrarlayarak evlilik ve iş hayatında da devam etti. Dünya'nın aile ilişkileri dışında yeme, içme, muhabbet dünyası olduğunu anladı. Aynı anda çift işte de çalıştı, anne oldu, yatarak ders de verdi, STK yönetti, sosyal sorumluluklar aldı. Öğretmenlik, mühendislik yaptı. Aralarda bazen bir sene, bazen bir hafta yattı. Evlerde insanlarla görüşemedi. Çünkü temizlik, misafir hazırlığı yapıyor ancak misafirin yanında iki büklüm adım atamaz hale geliyordu. Onlar da "böyle olacağını bilsek gelmezdik" diyor, kıyamıyorlardı.
Hep açıklama yapıyor, anlaşılmak için "özür" diliyordu, o günlerin tanımlaması olan gizli bir "özürlü" olarak. Aylarca hasta yattığında ise yanında aile dışında yine insan yok sayılırdı.Ancak gezip tozan diğer kadınlardan topluma çok daha faydalı olduğunu, yaşamı başardığını hissetmenin onurunu taşıdığını çok iyi biliyordu, inatla devam ediyordu. İçi dışı birdi, hemen kırılıyordu, düşüyordu fakat hemen de kalkıyordu, dedikodu duyuyordu ama yolundan hiç şaşmıyordu. Sosyalleşmeyi kalabalık toplum içinde gayet fazla yaşayarak, çok samimi olmadığı insanları özel hayatına pek sokmayarak, kendini geliştirerek kalabalıkta yalnız yaşadı ve daima istenenden çok çalıştı.
Taki artık kronik hastalıklar, geçmişteki kazalardan ileri gelen engelli halinin görüldüğü güne kadar evde görüşmeli yaşamlardan, ötekileştiren yargılardan kaçındı. Ancak hep aktivite dolu, üretken, azimli yaşadı. Engelli olduğunda duruma çok rahat adapte oldu,bir de rahatladı. İnsanlar yıllardır O'nun neden bu kadar samimi, içten ama uzak, göz önünde ama görünmeyen bir duvarın arkasında yaşayan, yardım istemeyen halini anlayamamıştı. O'nu anlamaları, vay naz yapmıyormuş kadın, yazık deyişlerini gözlerinden okudu son haliyle.Oysa herşey için çok geçti. Esas mücadele şimdi başlıyordu, yeni hayatında çok yeni tanıdıklarının el vermesiyle, hep yanında kalacağını sandıklarının aniden gidişiyle.
Şimdi de O'na iyi niyetle, iltifat edercesine "seni engelli görmüyoruz" diyenlere bu yüzden "bunun bir önemi yok" diyor. Sizin engel dediğiniz O'nun çok fazla özelliğinin en değerlisi, nişane olanı. Rağmenlere rağmen dopdolu yaşadığı dünyasında engel daha fazla azim, değer kattı hayatına, sıradışı biri oldu bu sayede. Şimdi sesi çıkmayanların sesi olmak için, görünmeyen engelli olan kronik hastalar için seçilenlerden olduğuna inanıyor bazen. Yani engelli görülmek ya da görülmemek umurunda değil. Bedeni, görünüşü değil, beyni ve kalbiyle yaptıklarını görenleri hayatına kabul ediyor.

Öğrenmeye, anlatmaya gelince, sürekli dinlenirken de hayatında en çok bunları yapıyor. Bu nedenle engellilik algısını düzeltme adına insanların birini bile etkilemek için bitkin bedeni ve beyniyle çabayı hayat amacı olarak seçti.
Arkadaşlar beni, arkadaşlarımı engelli görün, farkedin ki bilmeden engeller yaratmayın. Yoksa bizi yok sayarsanız, hayatımızı kolaylaştıran erişilebilir yaşam şartlarını, düzenlemeleri bilmez, anlamaz,eğitim, tedavi, destek cihazı,iş imkanı, sosyalleşme, üretken olma, bağımsız yaşam gibi birçok insan hakkına erişmemizi engeller, hak arayış mücademize katkıda bulunmaz ,öyle acıyarak, kaçarak, görmezden gelerek ya da çok iyi davranmaya çalışarak sıkıntılı bir sürece sebep olursunuz. 
Bizi özel bir şekilde sevmek zorunda da değilsiniz ancak  insan hakları, eşit ve adil yaşam bağlamında kesinlikle "saymak" zorundasınız.
 Farklı insanlarla birlikte yaşam kültürünü benimsemek insan olmanın gereğidir.
Ne engelimizi inkar edin,ne bizi görmezden gelin, ne gözünüzü dikip uzaylıymışız gibi bakın, ne de engel olun.

Engeller sevgiyle değil, bilgi, farkındalık ve saygıyla kalkacaktır,ne olur yeter ki bunu anlayın.
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Güzin 3 yıl önce

Senin deyiminle rağmenlere rağmen bu kadar başarılı olmak herkesin yapabileceği birşey değil harikasın.

banner78

banner79